GS Grand Seiko

Spring Drive. Bir rüyadan doğdu. Yenilikle gerçeğe dönüştü.

Spring Drive'dan önce kesin bir seçim yapılması gerekiyordu. Ya mekanik bir saat kullanarak geleneksel karakterinin keyfi sürülecek, bu sırada da görece düşük hassasiyetine katlanılacaktı, ya da on kata kadar daha hassas onal bir quartz saat takılarak zorunlu olarak pil kullanılacaktı. En sonunda 1998 yılında Spring Drive bu ikilemi, mekanik ve elektronik teknolojilerin en iyi yönlerini birleştirerek çözdü. İsminden anlaşılacağı gibi bir yaydan güç alıyordu, ama elektronik saatin hassasiyetini sunuyordu. Üretilebilmesi mühendis ve saatçilerden oluşan bir takımın yirmi yılını alan bu makine, bu sürenin üzerine bir altı yıl daha geliştirilerek Grand Seiko saatlerde kullanılabilecek otomatik versiyona kavuştu. Uzun bir yolculuktu, ancak sonunda saatçilikte yeni bir ufuk açtı.

Seiko Epson'un saat mühendisleri; Osamu Takahashi (solda) ve Kunio Koike (sağda). Takahashi daha en erken araştırma sürecinden beri Spring Drive projesinde çalışıyordu. Koike ise projeye devre tasarımı becerileriyle katkıda bulunuyordu. Her ikisi de Akahane'nin rüyası olan Grand Seiko Kalibre 9R'nin 2004'te yaratılmasını sağlayan takımın birer parçasıydı.

Bir rüya ile başladı. 70'lerin sonunda Suwa Seikosha'da (günümüzde Seiko Epson) bir mühendis olan Yoshikazu Akahane çok yüksek hassasiyete sahip "İkiz quartz" prensibini ortaya çıkarmıştı ve aynı zamanda geliştirme ve yaygınlaştırma sürecinde çok aktifti. Bu makinede iki adet diyapazon çeklinde kristal osilatör bulunuyordu; biri ısıyı, diğeri zamanı ölçüyordu. Böylece ısı değişimlerinden kaynaklanan hataların önüne geçiliyor ve yılda on saniyelik bir hassasiyet değeri yakalanıyordu. Quartz makineyi başka bir seviyeye çıkaran harika bir tasarımdı, ancak bu bile Akahane'yi tatmin etmeye yetmemişti. Son quartz teknolojisini daha da ilerletmeye gömüldüğü zamanlardan bile tamamen yeni, saatçilikte devrim yaratacak bir şey hayal ediyordu. Hayali, kendi deyimiyle "ebedi" saati yaratmaktı. Sonunda imkansız olanı denemeye karar verdi: Gücünü zemberekten alan, bir yandan da elektronik saatlerin sunabildiği bir saniyelik hassasiyeti yakalayabilen bir saat. Akahane bu rüyasında yalnız değildi. Aynı dönemde başka saatçiler de bu tür bir mekanizmayı yaratmak için çabalıyordu, ancak yalnızca Akahane ve ona bu yolculukta katılan mühendisler bu makineyi üretebilecek beceriye, kararlılığa ve kaynaklara sahipti.

Akahane'nin takım arkadaşlarından biri Osamu Takahashi'ydi. Şirkete girdiği anda projeden haberdar edildi, çünkü Akahane daha 1978 yılında "gücünü zemberekten alan, elektronik sistemle denetlenen bir mekanik saat" için bir patent almıştı. Patent hakları daha sonra verildi ancak bundan önce bile ciddi bir araştırma yapılmış ve prototipler üretilmişti. Takahashi ise bu geliştirme projesinden sorumlu olacağını hayal bile etmemişti ancak 1993 yılında takıma katılmaktan çok mutlu olmuştu. Okul döneminde akışkan dinamiğikleri üzerine çalışmıştı ve buradan kazandığı becerilerle Spring Drive'a özel, benzersiz bir mekanizma geliştirdi. Silikon yağının ağdalı yapısını ve zembereği kullanarak saniye ibresinin akış hareketini yarattı. Proje için harika ve önemli bir adım olsa da asıl zorluk hala aşılabilmiş değildi. Mekanizma çok fazla güç gerektiriyordu ve sorun çözülebilir gibi görünmüyordu. Resmi olarak proje rafa kaldırıldı, ancak Akahane, Takahashi ve takımın diğer üyeleri araştırmalarına sessiz sedasız ve kararlı bir şekilde devam etti. Akahane inatçı biriydi ve hayallerinin asla yıkılmayacağına karar vermişti. İlerleme başlangıçta çok yavaştı ancak diğer alanlardaki gelişmelerle, özellikle de 1988 yılında yaratılan Kinetic makineyle, imkansız görünen şeyler öngörülebilir hale gelmeye başladı.

1997 yılında tamamlanan prototip. Yuvarlak metal kasa, zembereğin tulumbası. Bobinler güç üretecine ait. Daha önemlisi ise bu protoip, pil kullanmayışı ve adım motorunun bulunmayışı sayesinde konseptin gerçekleşebilir olduğunu kanıtlamıştı.

Kunio Koike, Akahane'nin Srping Drive'ı yaratma kararlılığını paylaşıyordu. 1997 yılının başlarında takıma katılmıştı ve çok önemli hale gelecek olan devre tasarımından sorumluydu. Şirket düşük güç teknolojileri ve çok küçük güç üreteçleri gibi alanlarda çok büyük tecrübe ve bilgi sahibi olsa da bu alanlardaki gelişmeler sorunu çözmede ufacık bir ilerleme bile sağlamıyordu. Takım bu konuda saplantılı hale gelmeye başladı. Takımın başındaki Takahashi her akşam Koike'nin masasına geliyordu ve çözüm yollarını tartışıyorlardı. Takahashi eğitim kitaplarını bile yeniden incelemeye başladı. Elektrik ve buna bağlı teknolojilerin temellerine yeniden bakıyordu. Bu süreçte voltaj yükseltme devresi kullanarak kuvars kristalini ve entegre devreyi çok küçük miktarda enerjiyle çalıştırmayı düşünmeye başladı. Koike ile birlikte belki de çözümün bir kısmını bulmuştu. “Ebedi saat” rüyasını gerçekleştirmek için saatçiliğin diğer tüm alanlarında da büyük geliştirmeler yapmaları gerektiğini de biliyorlardı.

Kuvars kristalini mekanik hareketin ürettiği güçle etkinleştirmek için hem güç üretim verimliliği çok yüksek bir oranda artırılmalı, hem de entegre devrenin güç tüketimi ciddi oranda azaltılmalıydı. 90'ların sonunda ar-ge hızı artmaya başladı. 1997 yılında Seiko tüm kaynaklarını projeye aktardı. Bu sırada Akahane, Saat Operasyonları Bölümü'nün COO'su konumuna gelmişti ve projeye başlama iznini de o verdi. Bireysel bir meydan okuma artık şirket için bir öncelik olmuştu. Akahane'nin yaşadığı tatmin ve heyecanı hayal bile edemeyiz.